IT’de bu şekilde isimlendirdiğim ve sıkça kullandığım iki söylem var…
IT’de bu şekilde isimlendirdiğim ve sıkça kullandığım iki söylem var ve mütamadiyen karşılaşıyorum, tecrübe ediyorum. Her ikisi de her yerde karşımıza çıkıyor ve bu kişiler bizi geriye götürüyor; şöyle ki!
👩💻 1* “Çakal Admin Kafasını” teknik olarak izah etmek gerekirse;
ITIL ve ITSM süreçlerinde; biri çıkıp bir uygulama/script/platform geliştirir; bunu operasyonun merkezine yerleştirir, süreci ve yönetimi buna entegre eder. Artık bu sistem kritik uygulamanın ITSM ve business süreçlerinin bir parçasıdır. Uygulama ve yönetim kendisinin tekeline geçmiştir; modern ve global yönetim uygulamalarının kuruma entegre olmasını engeller ve önüne gelen çözümlere “ben daha iyisini bir haftada yazarım” söylemi ile geri çevirir. Tepesindeki kişi de bütün ipleri buraya bırakmıştır; bu kişi de istediği gibi at koşturur… Sonuç mu? → Bu “Admin Kafası” işten ayrılır, merkezdeki uygulama belirli bir süre sorunsuz ilerler, sıkıntı yaşandığında ne yapılacağı bilinmez, yarım yamalak aç kapa yapılır, uygulamanın bug’ı çıkar ortaya nasıl fix edileceği bilinmez, kaynak kod yoktur ortada… Bu sayede ilgili kurum; kendini kabul ettirmiş global/yerel çözümlerden, profesyonel hizmetten, yedekli ve rekabetten uzak IT yönetiminden mahrum kalıp; sadece idare etmiş olacak. Bakarsanız iş yürüyor ama 🙂 Benden söylemesi; her iki taraf da DON’T!
👨💻 2* “Kurnaz Yazılımcı Kafasını” teknik olarak izah etmek gerekirse;
Kurum için kritik olan inhouse bir yazılım geliştirilir. Bunun bir yazılım mimarı olur, takım lideridir, bütün yazılımın A’dan Z’ye herşeyine hakimdir. Gelen giden yazılımcıların vizesini bu kişi verir, SDLC ve business süreçlerini ele geçirir ve kurnazlığa başlar. Dokümante etmez, business bilgiyi, kritik yerleri, entegrasyonları paylaştırmaz. Kendisine olan bağımlılığı arttırır, ipleri ele geçirir, istediği zaman çalışır istediği zaman çalışmaz. Maillerine dönüş yapmaz, keyfi isterse döner… Sonuç mu? → Bu “Kurnaz Yazılımcı Kafası” işten ayrılır, ayrılırken bütün kodlar benim der ve herşeyi yanında götürür, uygulamayı ürüne dönüştürür, şirket kurar ve ellerini ovuşturarak ayrıldığı kurumun FAIL etmesini bekler. Düzenek işler, kurban ağa düşer, inhouse olan tekelcilik bu sefer outsource’a dönüşür. Bu sayede ilgili kurum; kendi business’ını kaptırır, global/yerel çözümlerden mahrum kalır, yedekli ve rekabetten uzak IT çözümlerinden mahrum kalmış olacak. Benden söylemesi; her iki taraf da DON’T yani!